Benim gibi x kuşağı olanlar büyük şeytan Amerika sözlerini duya duya büyümüştür. Ben çocukken bu ülkede, solcusunu da sağcısını da birleştiren tek düşünce Amerika’nın büyük şeytan olduğu ve ülkemizin üzerinde hain planlar uyguladığı idi.
Bu düşünce hiç değişmedi, zamanla Amerika’ya başka ülkeler de eklendi. İngiltere, Fransa, Rusya diye uzadı gitti liste. Tabi bir de dünyayı yöneten 6 Yahudi aile de var işin içinde. Yıllarca bu ülkede faili meçhul cinayetler işlendi, ekonomik krizler yaşandı, darbeler oldu ardında tek bir isim vardı ‘Dış Güçler’. Hiç kimse şapkasını önüne alıp acaba benim de hatam var mıydı diye sormadı, ya da toplum olarak hiç kendimize bakmadık.
Çünkü dışarıda bir düşman oluşturup, olan bütün kötüyü ona atmak daha kolay. Tıpkı işlediğimiz günahları şeytanın boynuna atarak şeytana uydum dememiz gibi. Bu insanın doğasında olan bir şey. İlk atalarımızda dış güç, gece karanlığı ve yırtıcı hayvanlardı. Hep onlara karşı tetikte olmalılardı. Yani dış güç korkusu aslında epigenetik bir aktarım. Zamanla bu dış güçler, görünmez enerjilere dönüştü. Doğa olayları da dış günlerdi ve insanlar kendilerini rahatlatmak için doğa olaylarının kaynaklarına Tanrılar deyip tek tek isimler verdiler. Her Tanrı bir olaydan sorumluydu. Dünyayı sel bastığında Poseidon, gökten yıldırımlar düştüğünde Zeus’tu bunu yapan, çok daha öncesinde tabi ki başka isimler de vardı; Horus, Aten, Ra, Osiris, Erlik, Ülgen diye uzar gider liste.
İnsanlık kontrol edemediği olayların ardında başka güçler olduğuna yeni inanmıyor yani. Zaman içerisinde, din de düşmanlaştırıldı, bilim de, kadim bilgiler de… Her devrin bir düşmanı oldu. ‘Dış güçler, ah kahrolsun dış güçler’ aslında bir düşünce ve davranış paterni olarak hepimizde var. Bu nedenle insanlar bireysel hayatlarında da hayatlarını mahveden bir ötekini suçlar. Kaynana, patron, komşu, nazar eden kıskanç arkadaş gibi türlü türlü dış güç vardır bireysel hayatlarımızda da.
Biz bireysel hayatlarımızda ve toplumsal olaylarda dış güçlere suç atmayı pek severiz. 99 depreminde kimi Amerika yaptı derken, kimi ise toplum çok azdı Allah cezalandırdı. Allah’ın cezalandırıcı, deprem yapan, felaket yağdıran bir tanrı olduğu inancı aslında, çok tanrılı dinlerden bugüne gelen bir inançtır. Zeus’da öfkelendiğinde cezalandırırdı kullarını, ana babalarımız da bizleri… Bir ceza ve suçluluk çemberinde yaşayıp gidiyoruz hasılı.
Her depremde ve dahi olan her felaket olayında illa ki suçlayacak bir dış ve bir iç gücümüz var artık, çok rahatız yani. Bireysel olarak yük üzerimizden kalktı. İşte biz burada kaybediyoruz. Kendi ellerimizle seçtiklerimizi, başımıza getirip yıllarca hiç bir olan bitene bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılıkla ses çıkarmayıp, işin ucu sonunda bize de dokunduğunda ses çıkaran bir milletiz. Biz böyleyiz ve asla değişmeyeceğiz.
Ben Kızılay’la ilgili habere gözümü açıp, Kızlılay depremi diye hikayemde paylaştığımda yemediğim zılgıt kalmadı. Vay efendim, Amerikan gemileri gelmiş, zaten depremi de o yapmış, bizim ülkemizi ele geçirmek istiyormuş, ben de devlete sahip çıkacağıma devleti kötülüyormuşum.
Arkadaşlar, uyanın! Devlet bana sahip çıkmalı, ben devlete değil. Devlet benim ibanıma para atmalı, ben devletin ibanına yardım atmamalıyım. O dış güç denilen Amerika’dan yeni döndüm, size küçük bir örnek vereyim. San Fransisco’da, arabanız yolda çukura saplansa devlet lastik paranızı ödüyor. Rusya savaşından dolayı artan benzin fiyatlarına halk ses çıkarınca farkı devlet ödedi. Pandemide devlet bildiğiniz ek maaşlar ödedi. Çünkü insanlar biliyor, devlet onlara hizmet edecek. Ama biz devleti, geleneğimizden dolayı kutsallaştırıp, kurumların hiç bir hatasını görmeyip, yöneticilerimize tanrı Zeus muamelesi yaptığımız için tekerimiz değil, burnumuz çukurdan çıkmıyor.
Dış güçler seni savaş gemisiyle ele geçirmez kuzum, senin ülkeni mülteci kapmına çevirir demografik yapını bozar, sana kültürel deprem yapar, bilim öğreneceğine akşamları oturur 2 saat Türk dizisi izlersin, uyuşursun. Açıp iki satır bir şey okuyacağına, sosyal medyada gezip kime saldırsam, hıncımı kimden çıkarsam diye düşünürsün. Dış güçler sana depremle saldırmaz, senin beynini Tiktok’la yönetir, hayatını çökertir. Dış güçler, sana pahalı markalarla daha değerli olacağına inandırır ve malını aldırtır. Dış güçler hayatına soktuğu dijital zehirlerle seni tembelleştirir, sana sunduğu sanal hayatlarla seni gerçeklikten uzaklaştırır. Dış güçler, mariuanayı ve Lsd'yi sana uyuşasın diye satar ama kendisi psikolojik ahatsızlıkların tedavisi için kullanır ve bunun için bilimsel araştırmalar yapmak için milyonlarca dolar para ayırır. Dış güçlerin sana deprem gönderip senin ekonomini çökerterek sana sahip olmasına gerek yoktur, o zaten hep oradadır, sen hipnoz olduğun için görmezsin ve bir gün içine girer. Ama bunlara sen bile isteye evet dersin, bunları sen seçersin, o seni zorlamaz.
Dış güç, senin içindeki şeytandır. Seni, senden olmayan herkese düşman eden güçtür. Alevi, sunni, kürt, solcu, sağcı, muhafazakar, ateist diye ötekileştirdiğin nefretini kustuğun öteki yarının adıdır dış güç. Dış güç, senin herkesi eleştirmen, beğenmemen, sopa sallaman, senin gibi düşünmeyen herkese düşman olmandır. Dış güç senin içindeki narsizmdir, o kontrol edemediğin öfkendir, dürtüsel tepkilerindir. Dış güç senin içinde çöken ahlaktır. Gün boyu söylediğin yalanlar, yaptığın dedikodular, elinde insanları sırtından bıçaklamak için tuttuğun hançerler, merhametsizliğin, iki yüzlülüğün, çıkarcılığın, sana iyilik yapana yaptığın kötülüklerdir. Dış güç, Celal hocanın da dediği gibi en moderninin bile beynini açıp gördüğümüz Taliban zihniyetidir. Yani dış güç senin o katı, o değişmeyen, o küflü zihniyetindir. Amerika sana ne yapsın? Sen zaten hem çevrene hem de kendine yapıyorsun yapacağını.
Bu nedenle Haarp teknolojisine suçu atma. Bir kere o da deprem yapmaz, iklimle ilgili bir teknoloji. Esas kötülük, depremden sonra ortaya çıktı zaten. İçimizdeki kötülük… Gelen yardımları bir yerlere satmak, Kızılay’ın çadır ve kan satması, ilk 48 saat kimsenin yetişmemesi, kaybolan çocukların belirsiz akıbetleri, üniversitelerin kapanması… Daha ne sayayım o kadar çok şey var ki… Biz direnmiyoruz, olana bitene ses çıkarmıyoruz yıllardır, sonra da nefretimizi tek bir odağa yöneltiyoruz.
Aloooo, biz ne yaptık? Biz kendimize ne zaman bakacağız? Acaba ben nerede yanlış yapıyorum diye ne zaman soracağız? Sanıyoruz ki, seçimle her şey değişecek. Bir şey değişmeyecek, on yıl sonra yine başladığımız yere geri döneceğiz. Çünkü biz birey olarak değişmiyoruz. Ve gittikçe hastalıklı bir ruh haline saplanıp kalıyoruz. Bilim insanımızdan tutun da hiç okumamışımıza kadar, aynı kasedi başa alıp alıp dinliyor ve söylüyoruz. Bu zihniyet değişmezse, hiç bir şey değişmez. Çünkü büyük şeytan içimizde, dış güç biziz.
Sevgiler.